Fahri Şahin


Atatürk’ü Anmak Ya Da Anlamak

Anlamak anmaktan daha önemlidir.


 Çünkü anlamadan anmak bir takım anma törenleri düzenlemek, konuşma, şiir, günün konuşması ve Atatürk’ün sevdiği şarkılarla kapanıştan öteye gidemez. Halbuki anlamak derin bir bakış açısı, tarihi olaylara empatik yaklaşım, sorgulama, araştırma ve bir sonuca varmayı gerektirir. Sonuçta bizi harekete geçirir. Gelin şimdi daha iyi anlamak için birlikte sorgulayalım. Atatürk’ün en beğendiğiniz özelliği hangisi? Atatürk’ün hangi yönünü kendinize örnek olarak alıyorsunuz? Atatürk hayatı boyunca Türk milletine “Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir” gibi övgü dolu sözlerden başka olumsuz tek bir söz söylemiş mi? (Seçim kazanamayan bazı siyasilerimizden ve sözde aydınlarımızdan Türk milletine hakaret eden sözler duyduk) Sorularımıza devam edelim. Atatürk hayatının herhangi bir döneminde üç günlük sakallı, ya da abuk bir kıyafet içinde görülmüş mü? Meclis konuşmalarında ağzından tahkir edici, aşağılayıcı tek bir söz çıkmış mı? Siyasi hayatının herhangi bir döneminde herhangi bir milletvekili ile sözlü sataşmaya veya yumruklaşmaya girmiş mi? Centilmenlikse, centilmenlik, efendilikse efendilik, zarafetse zarafet, asaletse asalet, saygıysa saygı, dürüstlükse dürüstlük, devlet adamlığı ise devlet adamlığı, komutanlıksa komutanlık. Tabi bütün bu özelliklerini kazandığı yer önce ailesi (Osmanlı ailesi), sonra askeri devlet okulları (Osmanlı Mektepleri) sırasıyla İptidaiye: İlkokul, Rüştiye: Ortaokul, İdadi: Lise, Harbiye: Harp Okulu) Bir kısım insanlar gerçekleştirdiği inkılaplardan dolayı onu başka yerlerde yetiştiğini sonradan Ankara’ya gelip Cumhuriyeti kurduğunu düşünüyor. Osmanlı Türkçesini Osmanlıca denilen yabancı bir dil olduğunu sanıyor. Onlara göre harf devriminden sonra biz Türkçe konuşmaya başlamışız. Daha önce konuşmuyormuşuz. Osmanlı Türkçesi harflerinin hepsini de Arap harfleri sanıyorlar. Kısacası cehalet boğaz seviyesini aşmış ve boğulmak üzere. En kötüsü de bilmediği, ama bildiğini zannettiği şeyler yüzünden kendi gibi düşünmeyenlere veryansın ediyor. İşte böyle bir insan Atatürk’ü anlayamaz, sadece anar. Bir kısım insanlar da Atatürkçü olmayı kendilerine mahsus bir ayrıcalık gibi görüyor. Bunu da tepe tepe kullanıyorlar. Kendi kafalarında oluşturdukları şablonun dışında hiç kimse onlara göre gerçek Atatürkçü değil. Örneğin beyaz leblebi ile rakı içmiyorsanız Atatürkçü değilsiniz. Dindar veya muhafazakarsanız Atatürkçü olamazsınız. (Halbuki Atatürk Kuranın herkes tarafından anlaşılması için Türkçe tefsirini yazdırmıştır) İşin en acı tarafı da “Atam izindeyiz” deyip izinde olmak yerine ebedi izne çıkmış gibi davranmak ve yaşamak. Sadece eleştirmek ve çözüm adına en ufak bir adım atmamak. En ufak bir olumsuzluk karşısında ülkeyi terk edip batılı bir ülkede yaşama yollarını araştırmak. Bir yandan savaşın en yoğun anlarında kuracağı cumhuriyet hayaliyle tutuşan Atatürk’e “Atam izindeyiz” diyeceksin, sonra da gidip ülkeni yabancılara şikayet edeceksin ya da kalıp ülken için hiçbir çözüm üretmeyeceksin. Bu doğru değil. Bu Atatürkçülük değil. Atatürk’ü gerçek manada anlayacağımız ve anacağımız o güzel ve mutlu günlere beraberce el ele.