Fahri Şahin


Batı Kudüs’te Bir Kafe

Yağmur çiseliyor, rüzgar hafif hafif esiyordu.


Yağmur çiseliyor, rüzgar hafif hafif esiyordu. 2007 elveda demeye, 2008 yılı da merhaba demeye hazırlanıyordu. Sokaklar dünyanın dört bir tarafından gelmiş turist ve ziyaretçilerle doluydu. Kudüs’te Aralık ayının sonlarının Hıristiyanlar için bir nevi hac mevsimi olduğunu orada öğrendim. Türkiye’nin Kudüs Başkonsolosluğu’nda görevli Ahmet Cemil Bey, her şeyi bize kısa ve öz olarak anlatıyor gezilip görülecek yerlere götürüyordu. Kısa vaktimizin seri ve verimli ziyaretlerinden sonra biraz mola iyi olacaktı. “Sizi Batı Kudüs’e (Kudüs’ün Yahudi kısmı) götüreyim” dedi. Oturup sıcak bir şeyler içerek sohbetimize devam etmeye karar verdik. İlk gördüğümüz kafeye girdik. İçeride yoğun bir müşteri trafiği vardı. Yiyenler, içenler, sohbet edenler, kimi zaman üniformalı İsrail askerleri de bu müşteri trafiğine dahil oluyorlardı. Başlarında kipalı Yahudi garsonlar masalardaki müşterilerle ilgileniyorlardı. Kendimize bir masa bulduk ve oturduk. Dört kişiydik. Amman Türk Başkonsolosluğu’nda görevli Sade Hanım, Amman Türk Kültür Merkezi’nde görevli Ziyettin Bey ve Kudüs Başkonsolosluğu’nda görevli Ahmet Cemil Bey. Kudüs ziyaretimiz öncesi hepimiz kıyafetlerimize özen göstermiş, resmi takım elbiselerimizi giymiştik. Garsonlardan biri gelip önümüze menüyü bıraktı. Siparişlerimize karar verdik ve garsona ilettik. Biz sohbet ederken siparişlerimizin hala gelmediği fark edip garsona tekrar hatırlattık. Tamam demesine rağmen siparişlerimiz yine gelmedi. Yaklaşık yarım, belki bir saate yakın siparişlerimizi bekledik. Ama boşunaydı. Her hatırlatmamızda tamam deniyor, ama yine gelmiyordu. Ses tonuna yansıyan bir kızgınlıkla Ahmet Cemil Bey, “Arkadaşlar, kalkıp gidelim, bunlar bize hiçbir şey vermeyecekler…”dedi. Hepimiz şok içindeydik. Batı Kudüs’te bir gece kaldık, ama diken üstünde. Bize anlatılan “Kudüs’ün batı kısmı tıpkı Avrupa gibidir” sözünün ne ölçüde gerçek olduğunu o gece yaşayarak anladım. Giderken hiçbir önyargım yoktu, ama onlar bize bunu hediye etti. Sınırda saatlerce sorgu, Sade Hanımı bir kabine sokup üzerine ilaç püskürtmeleri, Ziyettin Beyin verdiği bilgilerden şüphelenip onu uzun sorguya almaları, sınır hattında İsrail askerinin Filistinli bir sivile yaptığı kötü muamele hala zihnimde dipdiri. Sene 2023 ve Gazze’de yaşananlar. Batı medeniyetinin İsrail’in koordinesindeki çöküşü. Eğer bir daha ayağa kalkıp tekrar bize insan hakları dersleri vermeye kalkarlarsa ve biz buna izin verirsek, bu büyük bir hata ve günah olacaktır. Hepimizin boynunda bir utanç vesikası olarak ebediyete kadar asılı duracaktır. O yüzden gün bilinçlenme günüdür. İnsani değerlerimize canla başla sahip çıkma günüdür. Bir olma, beraber olma günüdür. Yorulmadan çalışmak, üretmek ve adaletle paylaşmak günüdür. Gün batı medeniyetinin ürettiği her kalem ürünün çok daha iyisini, çok daha kalitelisini raflara ve stantlara koyma günüdür. Eğer bunu başarırsak “Doğu Medeniyeti” tekrar yükselecektir. Çünkü artık “Batı” battı. Şimdi sıra “Doğu Medeniyetinin” yeniden doğuş gününde. Siz isterseniz Rönesans deyin… Yeni bir doğuşla tekrar doğacağımız, dirilip ayağa kalkacağımız o güzel ve mutlu günlere beraberce el ele.