Düşüncelerimizin kalitesiyle, söz, davranış, üretim, planlama, yönetim, organizasyon, eğlence, vb. arasında sıkı bir bağ vardır. Hoşumuza giden, gitmeyen, alkışladığımız ya da başımızı çevirmek zorunda kaldığımız her görüntü, her durum, her davranış, her olay düşüncelerimizin kalitesi ile ilgilidir. Günlük hayatta yüz yüze geldiğimiz kaldırımın eğiminden, levhaların konulma şekline, çatının kiremidinden kumsalın temizliğine kadar her şey bizim düşünce kalitemizi yansıtır. Sosyal ilişkilerimiz de tamamen düşünce şeklimizle ilgilidir. Örneğin, ileri yaşında çocuklarının yanında kalan bir anneye en güzel şekilde davranmak güzel ve kaliteli bir düşünce ürünüdür. Diğer yandan onu bir fazlalık görmek, sosyal hayatımıza bir engel olarak algılamak da kötü ve bencilce bir düşünce ürünüdür. Kısacası düşünce şeklimiz hayatı yaşama tarzımızın tıpatıp aynısıdır. Ünlü bir Fransız düşünüre göre düşünmek bir sanat, hem de en zor öğrenileni. Peki düşünmek bir sanatsa ve de kolay öğrenilemiyorsa bunun verildiği kurumlar olmalı. Hemen ilk akla gelen aile ortamı ve okul ortamlarımız. Bir eğitimci, bir anne ya da baba olarak çocuklarımızın psikolojik, zihinsel ve düşünsel gelişimi ile ne kadar yakından ilgileniyoruz? Okulda çocuğumuzun nasıl bir psikolojik ortamda olduğu, öğretmenleriyle ve arkadaşlarıyla neler yaşadığı ilgi alanımıza giriyor mu? Örneğin çocuğumuzun cevap veremediği bir soru karşısında bütün arkadaşlarının ona gülmesi ve öğretmeninin buna hiç müdahale etmemesinin çocuğumuzda oluşturacağı travmayı önemsiyor muyuz? Yoksa önemsediğimiz tek şey sınavlarda aldıkları puanlar mı? Sadece maddesel başarıya odaklanan bir zihniyetin yukarıdaki ayrıntıları çok da fazla önemseyeceğini sanmıyorum. Geçenlerde kendisine okul ortamını anlatan bir resim yapması istenen bir öğrenci okulu bir fabrika gibi çizmiş. Üzerine de fabrika yazmış. Bir taraftan öğrenciler giriyor, yükleme yapılıyor ve sonra puanlarına göre ürüne dönüşüyorlar. Sizce çok mu haksız? Ortamlarımızdaki psikolojik atmosfere bir bakalım, sizce ortamlarımız bir çocuğun düşünsel ve duygusal gelişimini destekler nitelikte mi? Gerek espri anlayışımızla, gerek olaylara yaklaşımlarımızla, gerek bir konu açıp konuşmamızla onlara “düşünmeyi” öğretiyor muyuz? Daha açıkça sormak gerekirse biz onlara neyi öğretiyoruz? Cevap: Hiç de hayatın gerçeklerine dönük olmayan, muhtemelen sınavdan sonra unutulacak olan, ama o an için netleri yukarı taşıyacak mekanik soru çözüm teknikleri. Sorulara yönelik konu tekrarları. Tüm mesele bu mudur? Eğitim bu mudur? Çocuklarımızın zihinsel, ruhsal, bedensel, düşünsel ve yaratıcı olarak gelişmelerine katkıda bulunacağımız, tüm eğitim sistemini yeniden buna göre kurgulayacağımız o güzel ve mutlu günlere beraberce el ele.