Değerli dostlar öncelikle sizleri Allah’ın selamı ile selamlarım. Allah’ın selamı, rahmet, affı, mağfireti, bağışlaması üzerimize olsun.
Coronavirüs (covid-19) salgını ile top yekûn mücadele ettiğimiz şu günlerde Rabbim hayatımızı kolaylaştırsın. Beldemizi, bölgemizi, vatanımızı, milletimizi ve tüm insanlığı biran önce bu musibetten kurtarsın. Aramızdan ayrılanlara rahmet etsin. Hastalarımıza şifalar versin. Sevincimizi arttırsın. Üzüntülerimizi gidersin. Bizi korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eylesin.
Değerli dostlar bir önceki yazımda zaman kavramı üzerinde durmuştum. Zamanın durdurulamadığını, satın alınamadığını, geri veya ileri sarılamadığını bize Rabbimiz tarafından verilen bir nimet olduğunu ifade etmiştim.
Yaklaşık olarak iki ay önce Resûlullah (sav)’in: “Allah"ım! Receb ve Şâban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayına ulaştır!”(Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat ,IV, 189) duasıyla üç aylar dediğimiz zaman dilimine girdik. Recep ayında Regaip kandilini ve Miraç kandilini kutladık. Şaban ayında Beraat kandilini idrak ettik ve şu sıralarda Hz. Peygamber (s.a.v) “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluştur” olarak bizlere bildirdiği ramazanın gölgesi üzerimize düşmek üzeredir.
Değerli dostlar “Ramazan” Arapça bir kelimedir. Kamerî aylardan dokuzuncusunun ismidir. Ramazan kelimesinin manası ve bu mübarek aya Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir: Ramazan, yaz sonunda güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına "ramdâ" kelimesinden alınmıştır. Bu yağmur genellikle yeryüzünü temizler. Bunun gibi ramazan da müminleri günah kirlerinden temizler, kalplerini pak eder. Bir izaha göre güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına olan "ramad" kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyen kimsenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, zahmet ve meşakkat çeker, içi yanar. Yahut kızgın yer ayakları yaktığı gibi Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, yok eder. Nitekim Enes b. Mâlik (r.a.)´dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber: "Bu aya ramazan isminin verilmesi günahları yaktığı içindir. “buyurmuştur. Şu halde mübarek Ramazan ayında oruç tutan ve ihlasla tevbe eden müminlerin günahları yanar, böylece günah kirlerinden arınırlar, tertemiz olurlar. Kılıcın namlusunu veya okun ucundaki demiri inceltip keskinleştirmek için kaygan iki taşın arasına koyup döğmek anlamına olan "ramd" kökünden alınmıştır. Bu aya Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır. Burada kılıcı keskinleştirme yerine nefsi arındırmayı ele alırsak nefsi tezki etmektir nefis insanın kendisidir, ondan ayrı bir varlık değildir. İyiliği ve kötülüğü, fazileti ve rezaleti aynı anda içinde barındırır. Bu nedenle dinimizde aslolan nefsi kötülemek değil, onu arındırmaktır. Nitekim Yüce Allah “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük
duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems, 91/7-9) buyurur. Onun için ramazanı sadece ramazan ayı olarak düşünülmemesi gerkir. Ramazan’da kazanılan iman disiplinini ve kulluk çizgisini gelecek olan on bir ayada taşıyıp kaybetmememiz gerekir. Yani ramazan boyunca tutmuş olduğumuz oruçlarımız:
Dilimiz, yalandan, Ellerimiz, haram işlerden, Midemiz, haram lokmadan, Gözlerimiz, harama bakmaktan, Kulaklarımız, yalan ve dedikodu dinlemekten, Ayaklarımız kötü işler peşinde koşmaktan uzaklaştırarak, ömür boyu böyle devam ettirmelidir.
Değerli dostlar, Nasıl “şerefü’l-mekân bi’l-mekîn” yani bir mekânın şerefi, orada yaşayan kimseler sayesinde gerçekleşir ise, aynı durum, zaman için de söz konusuydu. Son Peygamber (sav) Yesrib"e teşrifiyle orayı nasıl “Medine-i Münevvere” hâline getirdiyse, son kitap olan Kur’an’ın bu ayda inmesi de, sıradan bir ay olan Ramazan’ı “Mübarek ay” yapmıştır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bu hususu şöyle ifade ediyor: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara,2/185)
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ise ramazan ayının niteliklerini şu sözleriyle özetlemişlerdi: “Mübarek Ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır...”(Nesâî, Sıyâm, 5)“Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Sonra bir (melek) şöyle seslenir: Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel! Ey şer isteyen günahlarından vazgeç! Allah’ın bu ayda ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve bu Ramazan boyunca her gece böyledir.” (6Tirmizî, Savm,1) “Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin (Ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda) birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah
Teâlâ’ya kendinizi gösterin. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.” (Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, III, 344)
Ramazan ayının faziletlerini birkaç kelime ile özetleyecek olursak:
1- Kur'an'da ismi açıkça geçen tek ay, Ramazan ayıdır. 2- Kur’an-ı Kerîm bu ay içerisinde indirilmiştir. "O Ramazan ayı ki Kur’an onda indirilmiştir." (Bakara,2/185) 3- Kur’an-ı Kerîm'de "bin aydan daha hayırlı" (Kadr,97/3) olduğu belirtilen Kadr Gecesi bu ay içerisindedir. 4- Dinimizin beş temelinden biri olan oruç ibadeti bu ayda farzdır. "Sizden her kim bu aya erişirse orucunu tutsun." (Bakara,2/185) 5- Teravih namazı bu aya has bir ibadettir. 6- Fıtr sadakası vermek bu aya mahsus bir ibadettir. 7- Ramazanın son on gününde i’tikâfa girmek, Rasûlullah'ın vefatına kadar uyguladığı Sünnetlerindendir. 8- Ramazan ayında mukabele yapmak ve hayır/hasenatta bulunmak. Rasulüllah, Ramazan ayı çıkıncaya kadar, Kur'an'ı, Cebrâîl aleyhisselâm'a okur, arz ederdi. Müslümanların da, bu ay girince mukabele ve Kur’an derslerine diğer günlerden daha çok önem vermeleri gerekir.
Kur’an bizim kalplerimize inmeli. Hayatımızı Kur’an ‘aştırmalıyız. Kur’an-ı yeni nazil oluyormuş gibi okumalıyız. Hayatımızı Kur’an’la yeniden inşa etmeliyiz.
Değerli dostlar bu mübarek ayda tefekkür edelim. Ben bilinçli bir Müslüman mıyım? Hayatımı Kur’an’ın istediği istikamette inşa ettim mi? Sorumluluk bilinci içerisinde hareket eden bir mümin miyim? Değerli dostlar bizler sizin için varız. Bizlere ulaşabilirsiniz. Hacerahmet90@hotmail.com 05368848501